Eylül acı başlar

"Mısır'ı soyun diyordu Musa/ Belleksizdir Firavun"*





Elli Dört Yıl önce dün...
Elli Dört yıl önce bugün...

Kent çıldırmış deli bir hayvan gibiydi.
Kentin göbeği akıl almaz biçimde yağmalanıyordu.
İnsanlar sokaklarda sürükleniyor, iş yerleri yakılıp yıkılıyordu.

Kimdi bu insanlar? Komşuları.
Yakan, yıkan, yağmalayanların komşuları. Önceki gün apartman kapısından girerken selam verdiği, sokakta oynayan çocuğuna göz kulak olmasını söylediği esnaf, kahve içmeye gittiği karşı komşu. Evinin perdelerini seçtiği kumaşçı, her gün alışveriş yaptığı bakkal, aynı dairede çalıştığı mesai arkadaşı, askerlik arkadaşı...


6-7 Eylül olayları nedeniyle Askeri Mahkemenin 25.11.1955 tarihli kararında şöyle yazıyor: "6/7 Eylül 1955 hadiselerinde tahrik, teşvik ve iştirakten..."

6 Eylül önceki günden hiç de farklı değildi. Komşuluğu, kardeşliği, dostluğu hiç yaşanmamışçasına bir gecede değiştiren neydi peki? Tutanaklara geçen "tahrik" neyin nesiydi?

"Atamızın Evi Bomba İle Hasara Uğradı" İstanbul Express Gazetesi'nde yer alan "tahrik edici" bu haber üzerine, 6 Eylül akşamı başlayan ve dokuz saat süren olaylar sonucu İstanbul’da 16 Rum ve 3 Ermeni vatandaş hayatını kaybetti, 32 Rum da ağır yaralandı. 4 bin 348 Rum’a ait işyeri, 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika ve İstanbul’daki 74 kiliseden, 70’i yakıldı, yıkıldı. Mezarlıklarla binin üzerinde Rumlara ait ev tahrip edildi. Gerekçe belliydi; tahrik!

7 Eylül 1955 tarihli Yeni Asır Gazetesi'nin manşeti şöyle diyordu: "Denilebilir ki dün gece İstanbul ve memleket, esas itibarıyla bir komünist tertip ve tahrike ve ağır bir darbeye maruz kalmıştır"





Tahrikçiler de belliydi. Aziz Nesin, Asım Bezirci ve Kemal Tahir gibi elli civarında "komünist"! Devletin temsilcileri bu kişileri "tahrikçi" ve "sorumlu" olarak tutukladı.
Oysa bu olayın hükümet eliyle yapılan eylem ve tahrik olduğu ancak elli yıl sonra, 2005 yılında ortaya çıktı. Yani 6-7 Eylül olaylarında "Komünist tahriki" yoktu. "Hükümet tahriki" ile gayri Müslim yurttaşlara yönelik yaratılan "milli galeyan" vardı.

Dünya'da örneklerine çokça rastladığımız farklı kimlikleri yok etmeye dönük katliamcı yaklaşımlarda sürekli "tahrik" unsuru arandı."Halkın duygusal tepkisi" gibi ifadelerin milli galeyana yol açması, beklenen ve arkasına sığınılan durum olageldi.

Tahrikin gösterdiği adres bellidir: Ötekiler. Etnik kimliği, dini aidiyeti farklı olan topluluklar. Ortada "tahrik" gibi ağır bir eylem varsa tahrik edilen verdiği tepkide, gerçekleştirdiği eylem de mutlak haklıdır.





6-7 Eylül olaylarında ötekiler İstanbullu Rumlardı. Tahrik olanlar ise aynı apartmanı, aynı sokağı, aynı mahalleyi paylaştıkları komşuları, dostları, arkadaşları. Bu insanların adlarını bilen var mı? öldürülen, yaralanan, evinden vatanından sürülen bu insanları isimleriyle bilen, hatırlayan var mı? Belki bir kaç kişi onlar da ihtimal ki aile efradından. Bizler bilmiyoruz. Çünkü resmi tarih kahramanların isimlerini kazır hafızamıza. Resmi tarih ezilenlerin, yok edilenlerin, ötekilerin isimlerini yazmaz. Resmi tarih toplumsal hafızamızı siler.

Yıllar geçiyor, unutuyoruz. Unutturuluyor. Önce isimler, sonra olaylar, sonra tarihler... Yavaş yavaş ama özenle belleğimiz siliniyor. Hiç bilmeyen bir nesil yetişiyor. B e l l e k s i z l e ş i y o r u z!

Elli Dört Yıl sonra dün...
Elli Dört Yıl sonra bugün...

Eylül acı başladı.



*Ahmet TELLİ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Korkuyorum Senden