Kayıtlar

Temmuz, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İnsan kendiyle barışır!

NOSCE TE IPSUM “Kendi dediği şeyin ne kadar iç içe geçmiş, ayrı dünyalardan, farklı ve redde açık kimliklerden meydana geldiğini” fark etse de, insan kendiyle barışır. İnsanın yani kişinin kendisini anlaması, bilmesi, çözmesi, uğruna ulaşacağı ufuklar, kendini anlama ve dinleme yetisinden menkul bir bilme durumu ortaya koyar. Bir ben varsa benden içeri, içerideki o “ben”leri de görür, tanır, öğrenir, biliriz, bilmeliyiz. Her çaba bizi farklı bir “ben”e ulaştırsa da ulaştığımız her "yeni ben" ulaşılmaz görünen başka bir “ben”in habercisi olsa da "ben" olmak; kendini bilmek, tanımak, farkında olmak durumudur. Kendimizle barışmak, kendimizi kör gözle değerlendirmek olamaz, bu olmamalı..! Bilakis bir farkındalık yaratmalı üçüncü bir göz açmalı...eleştirel bakan bir göz ve tabi ki önce kendimize! Her farkındalık aşamasında ulaştığımız “ben”, içimizde taşıdığımız bir başka “ben” in habercisi olsa da eleştirmeye ve keşfetmeye devam edeceğiz. İçinde farklı, bambaşka dünyala

iki insan için...

Resim
"İki insan, kendilerini birbirlerine sıkı sıkıya bağlı hissedebilir ve bütün düşüncelerini ortaklaştırabilir. Eğer belli zaman dilimlerinde yaşamları farklı mekânlarda akmaya devam ederse, her ne kadar bir araya geldiklerinde birbirlerine anlattıkları ya da birbirlerinden uzakken mektuplarla betimledikleri aracılığıyla, görüşmedikleri zamanlarda içinde bulundukları koşullardan birbirlerini ayrıntılı biçimde haberdar etseler de, her birinin kendi deneyimlerine ait olan ve diğeri için yabancı olan her şeyi, ortak düşünceleri içinde eritip yok edebilmeleri için, birbirleriyle özdeşleşmeleri gerekir." Halbwach Maurice, Bireysel Hafıza ve Kolektif Hafıza

kadının içindeki gözleyen ve gözlenen kişilikler

Resim
"Kadın olarak doğmak, erkeklerin mülkiyetinde olan özel çerçevelenmiş bir yerde doğmak demektir. Kadınların toplumsal kişilikleri, böylesine sınırlı, böylesine koşullandırılmış bir yerde yaşayabilme ustalıklarından dolayı gelişmiştir. Ne var ki bu, kadının öz varlığının ikiye bölünmesi pahasına olmuştur. Kadın hiç durmadan kendini seyretmek zorundadır. Hemen hemen her zaman kendi imgesiyle birlikte dolaşır. Çocukluğunun ilk yıllarından başlayarak hep kendisini gözlemesi, bunun gerekli olduğu öğretilmiştir ona. Böylece kadın içindeki gözleyen ve gözlenen kişilikleri, kadın olarak onun kimliğini oluşturan ama birbirinden ayrı iki öğe olarak görmeye başlar.  "Kadın olduğu ve yaptığı her şeyi gözlemek zorundadır. Erkeklere nasıl göründüğü, onun yaşamında başarı sayılan şey açısından son derece önemlidir. Kendi varlığını algılayışı, kendisi olarak bir başkası tarafından beğenilme duygusuyla tamamlanır. Erkekler kadınlara karşı belli bir tutum edinmeden önce onları gözlerler. Bu yü